4 Mayıs 2015 Pazartesi

BODRUM SUALTI ARKEOLOJİ MÜZESİ BÖLÜM:1

Tarih ve birazda müzeler hakkında bilgisi olanlar Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi hakkında bilgi sahibidirler. Daha önce burayı ziyaret etmemiş olanlar için bir kaç gün boyunca blogda tanıtmaya çalışacağım.
Bodrum limanında hemen marinanın karşısında Bodrum kalesi vardır. Bodrum’da biraz yüksekten baktığınızda kale Bodrum’un iki büyük koyu arasında görünür. Aslında ilkçağlarda burası Bodrum körfezinde bir kayalıktır. Zamanla dolgu ile karaya bağlanmış ve körfez ikiye bölünmüştür.

Bodrum kalesinin değişik kaynaklara göre 1402-1406 yıllarında yapımına başlandığı ve 1522-23 yıllarında da tamamlandığı belirtilmektedir. Kaleyi bu biçime sokan burada üslenen Saint Jean Şövalyeleridir. Kale, kareye yakın planlı 180 x 185 metre ölçülerindedir. Kalede değişik ülke isimlerini alan kuleler mevcuttur. En yüksek olanı 47,50 metrelik Fransız kulesidir. Ayrıca İtalyan, Alman İngiliz kuleleri ve Yılanlı kule vardır.

Kalenin doğu surları dışındaki surları çift bedenl, olup iç kaleye geçmek için 7 kapıdan geçmek gerekir. Çoğu zarar görmüşse de dikkatli incelediğinizde tüm kapılar üzerinde armalar mevcuttur. Armalarda haçlar, düz ve yatay bantlar, ejder ve aslan figürleri vardır.
Kalede 14 sarnıç bulunmaktadır. Osmanlı döneminde 19. Yüzyıl sonlarında hapisane olarak kullanılırken bir hamam eklenmiştir.

Kale bir süreden beri Sualtı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Türk hamamı, bahçede Amphora sergilemesi yapılmakta. Ayrıca batık Doğu Roma Gemisi, Cam eserler salonu, cam batığı, sikke ve mücevherat galerisi, Karyalı Prenses Ada salonu, İngiliz kulesi, işkence odası görülebilmekte.

Müze tasarısı, ilk kez 1958 yılında Amerikalı gazeteci-dalgıç Peter Trockmorton tarafından ortaya atılmış ve onun uğraşları sonucu Sualtı arkeolojisinin babası sayılan George F.Bass bilimsel Sualtı Arkeolojisiyle ilgilenmeye başlamıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Hakkı Gültekin müze düşüncesini Ankara’ya açarak ilk adımların atılmasını sağlamıştır…

Süngerciler tarafından tesadüfen bulunan ve depolarda saklanan amforalar ile Kaptan Kemal Aras, Peter Trockmorton, Mustafa Kapkın ve Honor Frost gibi kıyılardaki batıkları ilk kez keşfeden öncülerin denizaltından çıkardıkları buluntuların sergilenmesi için ilk çalışmalar başlatılmış ve Fransız ile İtalyan kulesi arasındaki güzel tonuzlu kubbeli salon Şövalyeler Salonu adlandırılarak yapılan restorasyonla sergileme alanı olarak kullanılmaya başlanmış.

1961 ve 1973 yıllarında Müzeyi yöneten Haluk Elbe, kalenin yıkılmış olan güney duvarlarını, Osmanlılar tarafından camiye dönüştürülen şapeli tamir ettirir. Müzedeki ilk sergilemenin açılması bu şapelde gerçekleşir. Bodrum yarımadası yakınlarındaki “Dirmil”den getirilen Miken periyoduna ait bir koleksiyon şapelde sergilenir ve müzenin halkla ilk randevusu gerçekleşmiş olur.

 Aynı yıllarda şövalyeler salonu iyice restore edildi ve Karia ile Klasik dönem koleksiyonlarının sergilendiği bir salon haline geldi. Bu arada denizden çıkarılan buluntular da bu binanı batısında sergilenmeye devam edildi…Haluk Elbe aynı zaman içerisinde kalenin yeşillendirilmesi de çalıştı ve bir çok ağaç ve bitkiyi kaleye kazandırdı… Bugün kalenin girişindeki resim galerisi onun bu başarılı çalışmalarının anısına, ismiyle anılmaktadır.

Haluk Elbe’nin ayrılmasından sonra müze Nurettin Yardımcı (1973-75) ve İlhan Akşit (1976-1978) tarafından yönetildi ancak İngiliz kulesinin onarımı dışında kayda dair bir gelişme bu dönemde rastlanılmadı.

Oğuz Alpözen 1971 e kadar usta dalgıç olarak, Türk Hükümeti’nin gözlemcisi olarak yapılan sualtı kazılarına katılmış ve Bodrum Müzesine müdür olarak atandığı andan itibaren emekli olana dek Bodrum Müzesi’ni gerçek anlamda bir Sualtı Arkeoloji Müzesine dönüştürmek için canla başla çalışmıştır. 1978 yılında müze müdürlüğüne getirilen Oğuz Alpözen kalenin müzeye çevrilmesi esnasında yani 1962 yılından bu yana bir arkeoloji öğrencisi olarak , gönüllü olarak ve daha sonra Prof. Dr. George Bass tarafından yapılan tüm sualtı kazılarına katılımcı olarak girmiş ve müzenin kurulduğu yıllardan 2005 yılına kadar müze hizmetinde yer almıştır…


Müzedeki olumlu gelişmeler yönetimi Teksas A.M. Üniversitesinin bir kuruluşu olan INA (Institute of Nautical Archaeology) ile daha bir yakın çalışmaya sevketti… Akademik ve finansal olarak sağlanan katkılarla Bodrum müzesinin dünyadaki Sualtı arkeoloji kazılarının bir mihenk taşı olmasını da sağlamış oldu…INA’nın bulgularıyla oluşturulan “Uluburun Batığı Sergisi” ki dünyanın halen bilinen en eski batığıdır” yalnızca küçük bir profesyonel çevrenin ilgisi yerine dünya basınının özellikle National Geographic”in geniş yayınlarıyla müzenin herkesin ilgi odağı haline gelmesini sağlamıştır…

1989 yılında bir inşaat kazısı sırasında ortaya çıkan ve Hekatomnid ailesinden gelen Kraliçe Ada’nın (Mausolos’un kızkardeşi) lahdinin bulunması ve daha sonra bu buluntunun içindeki iskeletin etlendirilerek Kraliçe Ada salonunda sergilenmeye açılması büyük yankılar uyandırdı. Yine 1993 yılında İngiliz Kulesi önündeki temel kazıları sırasında bulunan köle esirlerin veya mahkumların kemiklerden esinlenilerek geliştirilen Zindan sergilemesi açıldı. Kalenin bir dönem hapishane olarak kullanıldığını başarılı bir şekilde sergileyen Zindan, isimsiz kurbanların o dönemlerdeki hapis yaşamları gözler önüne sermekte.


Müzenin yalnızca tahsilli kişilerce anlaşılması ve gezilmesi yerine yaşayan müzecilik kavramıyla bağdaştırılması ve çok geniş kitlelerin ilgi alanı çekim merkezi olması gerekliliği düşüncesiyle oluşturulan çevre ve sergiler nedeniyle Bodrum Sualtı Arkeoloji müzesi Sualtı konusundaki dünyadaki en önemli müzelerden biridir.

1995 yılında Avrupa”da Yılın Müzesi yarışmasında 44 müze arasından 12 finalist arasında yer almayı başaran Bodrum Müzesi “Yılın Müzesi Özel Ödülünü” de almayı hak kazanmıştır.

2005 yılına kadar müzeyi başarıyla yöneten Oğuz Alpözen’in emekliye ayrılmasının ardından kale müdürlüğü yine bir sualtı Arkeologu olan ve Bodrum Müzesinde uzun yıllar görev yapan, müzede özel bir salonda sergilenen Serçe Limanı batığındaki ekipte dalgıç, sualtı arkeologu olarak ta çalışan Yaşar Yıldız tarafından yönetilmektedir.












Halen müze giriş ücreti 25 TL olup, fotoğraf çekimi için ayrı ücret istenmemekte sadece kapalı galerilerde bulunan objelerin çekimlerinde flaş kullanmamaya dikkat etmek gerekiyor. Müzeyi kapsamlı ve özenli gezebilmek için yaklaşık 2-3 saat ayırmanızı öneriyorum.



DEVAM EDECEK

2 yorum: