17 Ocak 2014 Cuma

KURTUBA ULU CAMİİ ((Mescidü Kurtuba el-Câmi’, el-Mescidü’l-Kebîr مسجد) (La Mezquita-Catedral) - 1

Cordoba’nın görülmesi gereken en önemli ziyaret noktalarının başında Kurtuba Camii gelmekte. İspanyolca adı, “Mescit” den türetilen “La Mezquita”.
Bu çok görkemli anıta ilk girdiğimde özellikle iki renkli kemerleri bana çok tanıdık geldi. Sonradan hatırladım ki, orta 2. Sınıfta okuduğumuz “Sanat Tarihi” dersinde defalarca okuduğum, sınıfta anlattığımız bu yapıyı hatırladım. (Evet arkadaşlar 1960 yıllarda orta okullarımızda “Sanat Tarihi” dersimiz vardı. Sanata tüküre tüküre geldiğimiz noktaya bakın!)
Resimlerimin çokluğu nedeniyle zorunlu olarak iki bölüme ayırdığım Kurtuba Camii’nin muhteşem resimlerine bakarken, size eğer sıkmazsam geçmişinden de biraz bahsederek gezdirmeye çalışacağım.

Emeviler 711 yılında Tarık Bin Ziyad komutasında İspanya’ya ayak bastıktan sonar hızlı bir fetih hareketiyle bugün “Endülüs” olarak tanımlanan toprakları zapt etti. Emeviler, kendilerine başkent olarak Kurtuba’yı (Cordoba) seçtiler. Zaman içerisinde hızlı bir imar hamlesi başladı. Vad’il Kebir (Guadalquivir) ırmağının ortasından geçtiği Kurtuba’da İslam dünyasının en büyük camilerinden birini yapmak isteyen 1. Abdurrahman, ırmak kıyısında bulunan caminin bulunduğu arsayı belirler. Ancak bir sorun vardır. Arsanın arazi bir hıristiyanın elindedir. Zamanın koşullarına gore çok yüksek bir fiyat istemektedir. 1. Abdurrahman’nın isterse zorla el koyacak gücü bulunmaktadır. Ancak, adil hükümdar “Allah rızası” için yaptıracağı camii içinzor ve baskı uygulamak istemediğinden istenen fiyatı Kabul eder ve öder. (Hıristiyanlar aldıkları para -100 Bin dinar olduğu rivayet edilir- ile şehirde 3 ayrı kilise inşa ederler)

785 yılında (786 olarak da bahsedenler vardır) inşaata başlanır. 1. Abdurrahman’ın neredeyse her gün vakit ayırdığı ve başında durduğu inşaat hızla yükselse de bitirmeye ömrü vefat etmez ve 787’de vefat eder.

İnşaatı tamamlamak 2. Abdurrahman’a nasip olur ancak binadaki çalışmalar zaman zaman devam eder. İlk inşaasında 75 x 100 metre ebatlarında olan camii eklemelerle büyür. 9 sahın(cami ve kiliselerde tapınmaya ayrılan bölüm= nef) önce 11’e sahına, 2. Hakem döneminde 11 sahın ve 11 kemer daha eklenerek 134 x 175 metre boyutlarına erişir.

Camiide toplam 1293 sütun (1419 sütunu olduğunu iddia edenler de var) yer alıyordu. Oyma mermer mihrabı dünyanın en iyilerindedi. Kemerler kırmızı beyaz mermerlerden oluşuyordu. Duvarlardaki kufi yazılar lacivert zemine altın kakma idi. Mimber fildişi parçalar ve altın çivilerle kaplı idi. Kemerlerinin iki katlı olmasının başka bir eşi yoktu. Caminin çevresi 12,20 metre boyutlarında duvarlarla çevrilmişti. Yapı malzemesinde çok seçici davranılmış, ahşap aksam Lübnan sedirlerinden, mermerleri Anadolu’dan, mozaikleri Bizans’tan (ki Devrin Bizans kralı Nikeforos, gemilere yüklediği 320 ton renkli cam parçasıyla birlikte Kurtuba halifesine ustalar da göndermişti)değerli taşları Irak ve Suriye’den getirilmişti.

Caminin 20 kapısı yeşil bahçelere fıskiyeli havuzlara açılıyordu. Abdest için çok sayıda şadırvanı vardı. 1632 senesinde Mısır’da vefat eden Ünlü tarihçi Ahmed El-Makkari, Nehf-ut-Tib min-Gasni Endülüs-ir-Ratib adlı kitabında, camiden bahsederken, “onu aydınlatan lamba ve kandillerin 7425 adet olduğunu, bunların senenin normal günlerinde yarısının geceleyin, Ramazan ve bayramlarda ise, hepsinin yandığını, lamba ve kandillerin yanması için, senede 24.000 okka zeytinyağı sarf edildiğini, ayrıca camiye güzel koku vermek için, her sene 120 okka amber ve ödağacı yakıldığını” yazmaktadır.

 “Herşey ışığa yönelimi vurgulamak üzere tasarlanmış bu camide. Işık yani nûr, Allah’a ve ibadetin yöneleceği hedefe  işaret ediyor.”










DEVAM EDECEK

6 yorum:

  1. Kurtuba Ulu Cami ne kadar muhteşemmiş! hele ki ışık gölge oyunları dikkate alınarak yapılmış olan mimari ayrıntılar!.. sizin de bahsettiğiniz gibi, sütunlar hiç yabancı gelmedi benim de gözüme!.. oysa ezberciliğe yönetlmek yerine daha bilinçli bir eğitim verilseydi de...sevdirilebilseydi sanat ve sanat tarihi bizlere..daha görür görmez bilirdik adını! Ama artık farkındayız biz!..ve fark ettiğimiz gibi başkaları da bu güzellikleri fark etsin, korusun, gereken itina gösterilsin istiyoruz artık..

    Teşekkürler Mehmet Bey..
    Yoğunluğumdan ancak bakabiliyorum yazılarınıza...
    Size ve ailenize iyi haftasonları dilerim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu değerlerin muhteşemliği ancak gidilip görüldüğünde ve gezildiğinde anlaşılabiliyor. Avrupa'da (Rusya da dahil) hemen her ülkede,öğrenciler sürekli buralara götürülerek görsel eğitimden geçiriliyorlar.Ülkemizde ne yazık ki bu uygulamadan çok uzak ve ezber eğitimi veriliyor. İnsan 5 duyusu ile algılamadığı bir şeyi layığınca sevemez. Umarım bu çağdaşlık gün gelir bize de uğrar. Sevgi ve saygılarımla.

      Sil
  2. Muhteşem bir yapıt..
    dilerim bir gün görmek nasip olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım. Niyetlenmek de görmenin yarısıdır. Sevgiler, saygılar.

      Sil
  3. O kadar güzel anlatım ki sanki gezmiş kadar oldum...Zaten ilgi alanım eski eserler..Sanat tarihi dersini ben lisede gördüm..üniverstede Sn. Metin Sözen hocamın katkıları çok büyük..geçmişimizin tüm güzelliklerini çocuklarımıza anlatabilsek ve onlara gereken değeri verebilseydik keşke...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hikayesinin kalan yarısı da bugün gelecek. sanat tarihi zorunlu ders olacak kadar önemli. Umarım bir gün devlet yöneticiliği çağdaşlığın gereklerinin farkına varır ve nitelikli nesiller yetiştirebiliriz.
      Değerli katkınıza teşekkürler,i sevgiler, saygılar.

      Sil