25 Aralık 2013 Çarşamba

KASIM AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 2

KİTABIN ADI
Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskanı
KİTABIN YAZARI
Proje Yöneticisi: Do. Dr. Yusuf Sarınay
KİTABIN ÇEVİRMENİ
-
KİTABIN YAYINEVİ
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
KİTABIN BASKI YILI
2007
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı
KİTABIN SAYFA SAYISI
525 sayfa, Osmanlıca ekleriyle toplam 1163 sayfa
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
10/10
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10 
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10 




“Millet-i Sadıka” (Sadık millet)dan “Ermeni Gailesi”ne dönüşen olaylar zinciri 1870’lerde başlayıp 1915’e ulaştı. İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya’sının 200-300 yıl süren kaşımalarından sonra “yaratılan” milletlerle önce Osmanlı, sonra Türkiye Cumhuriyeti yıpratılmaya devam ediliyor.

Güdümle başlatılan olaylarla sokulan nifaklar, Osmanlı’nın son dönemlerinde ve özellikle 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla alevlendi. Osmanlı’nın “hasta adam” tabiriyle ve artık yıkılacağı günün geldiği zehabına kapılan Ermeniler, açık biçimde saldırıya geçtiler. İstanbul’da bombala eylemleri ve neredeyse tüm Anadolu sathına yayılan çetecilik ve tedhiş sonucu binlerce Türk insanı vahşice öldürüldü. Özellikle doğu cephesinde, Rus saldırısını kolaylaştırmak amacıyla şiddetin artırılması ve hatta Anadolu’da yaşayan Ermenilerin sınırı geçerek Çarlık Ordusu’na katılmaları ve Anadolu işgalinde yol gösterici ve öncü birlik olarak, özellikle Van’ın işgali ve süren katliamlar, devleti sonuç alıcı bir karar vermeye yöneltti.

Vatanın müdafaası için özellikle ve ağırlıklı olarak Doğu Anadolu vilayetleri olmak üzere. Batıda da çetecilik yapıp huzursuzluk çıkaran Ermeni gruplarının, nispeten savaş dışı bölge olan, Halep’in güneyi ile Şam ve Bağdat arasındaki topraklara “tehcir” edilmeleri konusunda yasa çıkarıldı. Batının ve Ermenilerin israrla “soykırım” naraları attıkları uygulamaların ne denli –zamanın koşulları dikkate alınması kaydıyla- dikkatli ve devlet ciddiyeti ile uygulandığına ilişkin Osmanlı devlet belgelerin tercümeleri bu kitapta yer alıyor. Bugün, “soykırım” suçu için en önemli koşullardan birisi sayılan “niyet”in olmadığının en büyük delilleri söz konusu arşiv belgeleridir.

Tehcirin tüm devlet sathında uygulanmadığı, öksüz ve yetim çocukların kesinlikle tehcir dışında tutulduğu, kurum ve yurtlarda barındırıldığı, 1918’den sonra büyük bir dikkatle araştırılarak ya ailelerine ya da cemaat liderlerine teslim edildikleri, kocasız kadınların kesinlikle tehcir dışı bırakıldığı, devlet görevlisi ya da demiryollarından görevli Ermeni personelin tüm aileleriyle birlikte tehcir dışında bırakıldığı, yol, konaklama ve gidilen yerde iaşe, güvenlik ve iş dağıtımları konusunda titizlik gösterildiğine ve dönüşlerinde evlerine kadar yolculuk olanaklarının sağlandığını 1922’de Osmanlı’nın son günlerine kadar dönüş organizasyonlarıyla ilgilenildiğinin açık belgeleri bu kitapta yer alıyor.

Bilgi en büyük silahımızdır. Türk halkının geçmişinden utanacağı hiçbir şey yoktur. Alnımız ve zihnimiz açıktır. Türk halkı o dönemin (1870-1920) 50 yıllık zaman dilimi içerisinde çok büyük yıkımlar yaşadı. Milyona varan Balkan göçmeni acılar, kırımlar içerisinde –yarısından çoğu hayatını kaybederek- Anadolu’ya göç etti. Galiçya’dan Yemen çöllerine kadar milyonlarca Mehmet, neyin uğruna savaştığını irdelemeden hayatını kaybetti. Kalanlar sadece “Vatan Sağolsun” dedi. Anadolu, Ermeni ve Rum, Yunan katliamlarından milyonlara varan evladını dere kenarlarında, köy meydanlarında, yol kıyılarında, kesilerek, yakılarak, tecavüz edilerek, parçalanarak yitirdi. Sesimizi duyan olmadı. Yaramızı saran olmadı. Her şeye rağmen kalktık ayağa, eskisinden daha güçlü olarak. O yüzden olmadık olaylara, yapılmadık eylemlere verecek hesabımız yok.

Onurlu ve güçlü Türk milletinin evlatları olarak geçmişimizden utanmıyor ve “adeta konuşan” belgelerimizle hodri meydan diyoruz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder