24 Nisan 2013 Çarşamba

PADİŞAH VAHDETTİN'İN HAİN OLMADIĞINI İDDİA EDENLERE TARİHİN VERDİĞİ DERS

Padişah Vahdettin’in, bazı tarihini bilmezler tarafından hala, “hain” olmadığı israrla savunulmakta. Bu gibi düşünenlere tarih baba aşağıdaki notlarıyla hak ettikleri cevabı veriyor;

Vahdettin’in 21 Mart 1921 günü İngiltere Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold’la  konuşmasından;

“…Ankara liderlerinin Türkiye ile hiçbir gerçek bağlantıları yoktur. Ne kan bağıyla, ne de başka bir şeyle ülkeye bağlıdırlar. M. Kemal, kökeni belirsiz bir Makedonya ihtilalcisidir. Kanı Bulgar, Sırp, Rum her şey olabilir. Daha çok Sırp’a benzer… Ankara liderleri arasında hiçbir gerçek Türk bulunmaz… Gerçek Türkler, köklerine bağlıdırlar, sadıktırlar. Fakat benim İngilizlerin elinde tutsak olduğum biçimindeki saçma uydurmalarla kandırılmakta ya da sindirilmektedirler. Bu şakiler, benim boyun eğeceğimi sanıyorlar.
Dış destek aradılar, bunu Bolşeviklerde buldular… Müslüman Türklerin Bolşeviklikle hiçbir ilgisi olamaz. Bolşeviklik dinleriyle bağdaşmaz. Ama bu, onlara zorla kabul ettirilirse ne olacak?... Benden bir avuç isyancıya boyun eğmem istendi. Her türlü kişisel özveride bulunmaya hazırım, fakat böyle utanç verici bir boyun eğişle şerefimi feda edemem, mirasımı ve tahtımın çıkarlarını tehlikeye atamam. Birliği gerçekten isterim, ama birlik ancak asilerin meşru otoriteye boyun eğmeleriyle sağlanabilir halen bu otoriteyi gösterecek güçten tamamen yoksunum.”


Yaklaşık bir yıl sonra, 6 Nisan 1922’de Vahdettin, İngiltere Yüksek Komiseri’ne yine aynı dille seslenmektedir:
“…Ankara’daki askeri ihtilal örgütü, eski İttihat ve Terakki’nin yeniden ortaya çıkışından başka bir şey değildir. Kendisini milliyetçilik maskesi altında gizlemektedir. Böylece Yunan istilasının yarattığı duyguları sömürerek halkı kandırmayı başarmıştır. Gerçekte halkın yüzde 90’ı Ankara çetesine içinden karşıdır. Fakat halk, hiçbir şeyden gerilemeyen ve her şeyi elinde toplayan adamların baskı metotları altında tutulmaktadır. Bu adamların tutkusu, egemenliklerini İstanbul’a taşımaktadır.”
Vahdettin’in Büyük Taarruz’un yaklaştığı bir sırada, 7 Ağustos 1922’de İngiltere Yüksek Komiseri’ne söyledikleri de bir başka ihanet belgesi olarak ortaya çıkmıştır:
Millici liderler bir hükümet değildir, bir isyancılar ve ihtilalciler topluluğudur. Onlar, İttihat ve Terakki’nin canlandırıcılarıdır. Çeşitli adlar atında –ki bunların sonuncusu ‘Milliyetçiler’dir.- kişisel çıkarları için, ülkede egemenliklerini kurmaya çalıştılar. Masum halkın vatanseverliğini ve iyi niyetini sömürdüler. İnançları ve politikaları bakımından, onlar Bolşevik’ten başka bir şey değildirler. Ben ve hükümetim, barış yapmaya bu yolda özverilerde bulunmaya hazırdır… Fakat barışın, Türkiye’ye bağımsızlığını ve İslam Dünyası’ndaki mevkiini sağlaması temel koşuldur… Ankara’da şimdi anlaşmazlıklar var. Müttefikler, kuvvetli bir tutum takınmalıdır… Millicilerin gücü abartılıyor. Onların gücü, Yunan’ın Türk arazisini işgal altında tutmasından ve Merkezi Hükümetin sözünü geçirme olanaklarından yoksun bırakılmasından ileri gelmektedir. Yunan’ın geri çekilmesi ve böylece boşalan arazinin kısım kısım meşru hükümete teslim edilmesi, millicileri güçsüz bırakacaktır.”

(KAYNAK: ÖNCE VATAN)

2 yorum:

  1. "Kanı Bulgar, Sırp, Rum her şey olabilir. Daha çok Sırp’a benzer… Ankara liderleri arasında hiçbir gerçek Türk bulunmaz… Gerçek Türkler, köklerine bağlıdırlar, sadıktırlar. " bu bile yeter ama anlayana..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarihin bu satırları,milli mücadelemizin ve kazanımlarımızın, Atatürk'ümüzün değerini bin kat daha artırıyor. Anlayana...

      Sil