8 Mart 2012 Perşembe

KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN (MU?)

8 Mart 1857 tarihinde New York’taki bir tekstil fabrikasında 40.000 işçi grev yapmıştı. Grevin gerekçesi ise, daha iyi çalışma koşulları elde etmekti. Ancak yapılan bu grev sonucunda polisin işçilere saldırmasıyla birlikte çıkan kargaşa ve yangında, çoğu kadın 129 işçi hayatlarını kaybetmişti.



1910 yılında Kopenhag’da 2. Sosyalist Enternasyonal’e bağlı toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına, 8 Mart tarihinin "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. 1921 yılında Moskova'da toplanan 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda bu günün “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmasının ilan edilmesinden ardından, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını kabul etmiştir.


8 Mart, Türkiye’de ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmıştır. 1984 yılından beri düzenli olarak her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaktadır.


Türkiye’de kadının çalışma hayatına katılma oranı;
1990  % 34
2002  % 27
2006  % 25
2009  %24


Ülkemizde istihdama katılan kadınlar;
Tarım Sektöründe % 42
Sanayi Sektöründe % 14
Hizmet Sektöründe % 44
Kentte yaşayan en az lise mezunu genç kadın nüfusundaki işsizlik oranı %21, erkeklerde %12 .

Bugün Türkiye’de kamu kurumlarında çalışan kadınların oranı %40 olarak bilinmektedir.
Öğretmenler % 45
Öğretim elemanları % 41
Avukatlar % 36
Hakimler % 28
Polisler % 6
Savcılar % 5
Vali yok
Vali Yardımcısı 7 Kişi (% 1,6)
Kaymakam 20 kişi (% 2)
Belediye Başkanı 26 kişi (% 0,08)
Belediye Meclis Üyesi 1.471 kişi (% 0,045)
İl Genel Meclisi Üyesi 115 kişi (%0,03)
Mahalle muhtarı 427 kişi (0,023)
Milletvekili (1935-2012) 236 kişi (0,026)


Türkiye, kadın erkek eşitsizliğinde 134 ülke arasında 126. sırada bulunmaktadır.


Kadın cinayetleri son yedi yılda %1400 oranında artmıştır. Töre cinayetlerinin dışında her gün ortalama beş kadın aile içi şiddet nedeniyle hayatlarındaki erkekler tarafından öldürülmektedir. Erkekler kadının boşanmasını, kendisini terk etmesini kabul etmemekte, kadını geri dönmesi için tehdit etmekte, şiddet uygulamakta, eğer bu yaptıklarında başarılı olmazsa, öldürmektedir. Ayrıca tehdit altındaki kadınlar koruma taleplerini ilgili kamu kurumlarına iletmelerine karşılık, gerekli önlemler alınmamakta ve görev ihmali neticesinde koruma altına alınmayan kadınlar öldürülmektedir.


Ülkemiz genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39
Hayatının herhangi bir döneminde duygusal şiddet yaşayan kadınların oranı %44’tür.
Sadece cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı %15’
Fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma oranı %42
Kentte fiziksel şiddet oranı %38
kırsal kesimde fiziksel şiddet oranı %43
Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı %25


2010 yılında 812 kadın tecavüze uğrarken, 1.243 kadın taciz edilmiştir. Aile içi şiddet kapsamında 11.368 kadın şiddete maruz kalarak hastanelik olmuştur. 2005 - 2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıdan mağdur olmuştur. Mağdur olan kadınların %40’ının korktukları için şikâyetçi olmadıkları da tahmin edilmektedir.


Tüm bunlar geldiğimiz ya da getirildiğimiz noktayı gösteriyor. Ne yazık ki 1938’den sonraki iktidarlarda kadının sadece adı kalmıştır. 1984’den sonra yılda bir gün “Kadınlar günü” adı altında bir parodi ile kadının hatırlanması acıdır. Ancak bilinmelidir ki kadının kurtuluşu yine kadının elindedir. Erkeğin, yıllardır, asırlardır, başını dolayıp beynini boşaltmasına dur demeli özgür düşünceye sahip olmalıdır.


Bu durumda yine de kadınlar günü kutlayacakmıyız? Elbette, her sene ve her 8 Mart’ta tüm kadınlarımızın günü kutlu olsun!


Ama, Sevgili analarımız, eşlerimiz, kızlarımız, arkadaşlarımız ve bildik bilmedik dostlarımız, Ata’mızın şu vasiyetini unutmamalısınız;

 
(Rakamlar, Sayın Suay Karaman’dan)


8 yorum:

  1. Bu yazdıklarınızı okuyunca, yeniden bir umutsuzluğa düştüm. Aslında tek istediğim, daha özgür ve kadın-erkek herkesin eşit olarak yaşadığı bir dünya..

    Bilmiyorum, kutlamalımıyız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Aslı,
      Bizim sözlüğümüzde umutsuzluk yok.Ata'nın son sözü hedefinizdir, hedefimizdir.
      Sevgilerimle.

      Sil
  2. Elimizden geleni yapıyoruz efendim. :)

    YanıtlaSil
  3. Kadınlar isterse her soruna bir çare bulurlar.Ben yaşadığım tecrübelerden Türk kadınlarının son zamanlarda özünden uzaklaştığını düşünüyorum.Türk kadını cephede savaşmış,bağına bahçesine hizmet etmiş,erkeğine destek olmuş.Kadınlar ekonomik anlamda üretken olduğu sürece güçlü ve bağımsız olurlar.Bugün saçını yaptırıp eğlence salonlarında eğlenen yada birilerinin kuyusunu kazmaya devam eden kadınlar kabuk değiştirdiklerinde eminim ki kelebek etkisi yaratacaklardır.Okuyarak,araştırarak ve özgürleşerek gerçek benliğimize döndüğümüzde kadınların sorunlarını daha az konuşuyor ve yazıyor olacağız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi kadının kurtuluşu kadının uyanışından geçmekte. Kadının ayağa kalkması toplumsal dönüşümü başlatacaktır.
      Saygılar.

      Sil
  4. Mehmet Bey, Merhaba... Kutlama nezaketinize çok teşekkür ederim. Kadın... Sosyal hayatın ÜRETKEN bir parçası olursa o toplum kalkınarak hak ettiği yeri bulacaktır. Dünyanın her yerinde şiddete maruz kalmanın ötesinde kalmak Atatürk Cumhuriyetine ve Anadolu kadınına yakışmıyor... Bunları hak etmiyoruz diyerek savunmaya geçmek ne kadar doğru olacaktır bilemiyorum... Galiba dış görünüşle hareket ederek, değer yargılarımızı hora kullanmanın ağır bedelini ödüyoruz. Saygılarımla.. Tülay GÜRDAL

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Gürdal,
    Elbette günümüzün ağırlık konusu şiddet Türk kadının hakettiği bir şey değil. Ancak yukarıdaki rakamları da hak etmiyor. 1938'den beri onca lafazanlığa rağmen gelebildiğimiz nokta ortada. Kadının, erkekten beklemeden silkinişini gerçekleştirmesini diliyorum.

    YanıtlaSil