30 Aralık 2011 Cuma

ESKİ BİR YAZI İLE ESKİ YILA VEDA

 
'' Bu yılı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç ?
Ya siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelene kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl ?
Çimenlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç ?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz ?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı ?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç ?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl ?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın bunlar gibi birçok küçük şey'e bağlı olduğunu
                                        hiç düşündünüz mü bu yıl ?

Yeni yılda düşünün.
Yayılın çimenlerin üzerine
Acele edin
Er ya da geç
 Çimenler yayılacak üzerinize.''

Jacques Prevert

29 Aralık 2011 Perşembe

KİJİ TRANSFİGÜRASYON (TECELLİ) KİLİSESİ

Adanın harikası, soğan kubbeli bu muhteşem yapıt 1714’den beri ayakta duruyor. Kilise 22 kubbeli ve tek çivi çakılmadan yapılmış.

Tamamen ahşaptan yapılmış olması nedeniyle zamanın yıpratması kullanımını tehlikeye soktuğundan ziyaretçi girişine kapatılmış vaziyette. Yer yer onarımlar sürüyor.


Kilisenin hemen yanında, oluşturulan parçaların ahşaptan nasıl yapıldığına ilişkin uygulamalı gösteri yapılıyor.


Tecelli kilisesi’nin hemen yanında ondan daha eski 14. Yüzyıldan kalma Lazarus kilisesi daha küçük ve Rusya’nın bilinen en eski kilisesi var.

Kilise ziyarete açık. Pek çok ikona ve özellikle ibadet duvarı görkemli. Kilise eskiliği sebebiyle ziyaretçiler gruplar halinde içeri alınıyor.

İki kilise arasında yine tamamen ahşaptan mezar başlarıyla yer alan bir mezarlık var.








Kiji Adasından ayrılıp, Ladoga Gölündeki son ara durağımız Mandrogi’ye geçeceğiz.

28 Aralık 2011 Çarşamba

KİJİ ADASI Кижи (Karelya dilinde Kiži )

Goritsi’den ayrıldıktan sonra Beyazgöl’de bir süre yol alarak Kovzha kanalına giriyoruz. Beyazgölü Onega Gölüne bağlayan bu kanal üzerinde peşpeşe girilen 6 adet su asansörü var.
Gemimiz su asansörlerinden sonra dev Onega Gölüne giriyor. Artık, “göller bölgesi” olarak da anılan Özerk Karelya Cumhuriyeti sınırları içerisindeyiz. Onega Gölü, daha sonra gireceğimiz Ladoga Gölünden sonra Avrupa’nın en büyük 2. Gölü.
Uzun bir süre, açık denizde gibi Onega Gölü üzerinden kuzeye doğru yol alıyoruz. Göl, yaklaşık Marmara denizi büyüklüğünde. Hemen hemen İzlanda enleminde olduğumuz söyleniyor.
Durağımız Kiji Adası, Onega gölünün kuzeyinde. Ada, Unesco dünya mirası listesine alınmış durumda. Ada da Rusya’nın önceki yüzyıllarda, hatta devrim öncesine kadar yaşanan kır hayatı belgelenmekte. Rehberimizin ifadesine göre gezilen evlerin büyük kısmı başka bölgelerden sökülerek getirilmiş ve tekrar dikilmişler. Kiji’de bulunan binaların tamamı, daha sonra gezeceğimiz kilise de dahil olmak üzere çivi kullanılmadan ahşap geçme tekniği ile yapılmış.
Rehberimiz Alex, Rusça dışında bazı yerel lehçeleri de bildiğini ifade etti. Ama bir süre sonra mükemmel Türkçe bildiğini, bizleri şaşırtarak gösterdi. Türk rehberimiz, Alex’in, Türkçeyi Türkiye’den başlayan turistik geziler sebebiyle kendi kendine öğrendiği söylediler. Alex, zaman zaman Türkçe espriler yaparak da dilimize ne kadar hakim olduğu ortaya koydu.
Örnek olarak gezdiğimiz bir köy evinde, döneminde kullanılan eşyalar olduğu gibi korunmakta. Yaşamı sürdürebilmek için gerekli eşyalar, malzeme ve kiler odaları, etrafında yatılan büyük soba, hatta evin bir odası gibi olan ahır kısmı dahi var.






Kiji Adası gezimizin ikinci bölümünde meşhur Tecelli Kilisesi olacak

27 Aralık 2011 Salı

EKİM AYINDA BU KİTABI OKUDUM

 
KİTABIN ADI
Kuvayı Seyyare
Çerkez Ethem Kuvvetleri
KİTABIN YAZARI
Derleyen: Nurer Uğurlu
KİTABIN ÇEVİRMENİ
-
KİTABIN YAYINEVİ
Örgün Yayınevi
KİTABIN BASKI YILI
2007
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı
KİTABIN SAYFA SAYISI
558  sayfa
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
8,5/10 (Dizgi hataları var)
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10 
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10 



YORUM:
Sayın Uğurlu tarafından konu benzerliği sebebiyle bazı konular birlikte işlenmiş.
Kitabın ilk 250 sayfasında ülkenin düşman işgaliyle birlikte oluşan Kuvayı Milliye hareketi işlenmiş. Tüm batı cephesinde il il ve cephe cephe hareketin gelişimi anlatılmış. Bu cephede oldukça emeği geçen Celal Bayar (Galip hoca)’ın anılarına geniş yer verilmiş.
İkinci bölümde Çerkez Ethem’in yaşamı ve kurduğu Kuvayı Seyyare’nin çalışmaları, iç isyanlardaki rolü ve giderek, düzenli orduya karşı çıkışı, batı cephesi komutanlarıyla çatışması ve ihaneti sayfa sayfa tüm detaylarıyla anlatılıyor.
Kitabın ekler bölümünde de Yunus Nadi beyin anılarından Kuvayı Seyyarenin son dönemleri, “Heyeti Nasıha” grubunda yer alan Yunus Nadi beyin konuya ilişkin detaylı anlatımlarına yer verilmiş.
Konusuna ilişkin önemli, okunması ve kitaplığınızda bulunması gereken değerli bir yapıt.
Ancak Örgün Yayınevi’nin dizgi sorunları devam ediyor. Özensiz baskıya verilen kitaplar ne yazık ki çok sayıda dizgi hatası içeriyor.

26 Aralık 2011 Pazartesi

ÇAM SÜSLEME GELENEĞİ TÜRKLERİNDİR.

Yılbaşı ile Chrismas (Noel)'i aynı şey sananlar için...

NARDUGAN'INIZ KUTLU OLSUN!
YILSONU YAKLAŞIYOR, TEKRAR HATIRLAMAKTA YARAR VAR...
ÇAM SÜSLEME GELENEĞİ


Hıristiyanların İsa'nın
doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır.
Türklerin, tek
Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor.
Buna hayat
ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Türklerde
güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor.
Uzun bir
savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.
İşte bu
güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşin
yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.

Bayramın adı NARDUGAN
(nar=güneş,
tugan, dugan=doğan) Doğan güneş.
Güneşi geri
verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar.
Duaları
Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar,dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan.
Bu bayram için,
evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.
Yaşlılar,büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar.
Yedikleri; yaş
ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.
Akçam ağacı
yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş.
Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş, bu yüzden olayın ;
Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.
İsa'nın
doğumu ile hiç ilgisi yok.
"Doğum,
güneşin yeniden doğuşu"

Sümerolog

Muazzez İlmiye ÇIĞ



23 Aralık 2011 Cuma

HAFTA SONU GÜLÜMSEMESİ

 ASKERLİK HİZMETİNDEN MUAF TUTULMA TALEBİ

(Aşağıda anlatılan bu olay resmi kayıtlardan alınmıştır.)

Saygıdeğer Hakim Bey..

Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazı şeyleri bildirmek istiyorum.
Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz.
Şu günlerde askerliğe çağrılacağım. Adım Cafer Keskinbıçak . 24 yaşındayım ve 44 yaşında Mahmure adındaki dul bir bayanla üç yıl önce evlendim.
Evlendiğim kadının şu anda 25 yaşında Düriye adında bir kızı var.
Babam Ferit Keskinbıçak ise bu bahsetmiş olduğum üvey kızım Düriye ile geçen yılın ocak ayında evlendi. Böylelikle babam, karımın kızı ile evlendiği için damadım olmuş oldu. Aynı zamanda , üvey kızım da babamla evlendiği için üvey annem olmuş oldu.

Karım geçen sene benden hamile kaldı Kamil adını koyduğumuz bir oğlumuz oldu.
Oğlum Kamil, üvey kızım Düriye'nin erkek kardeşi aynı zamanda da babamın kayınbiraderi ve torunu, üvey annemin de erkek kardeşi olduğu için benim de dayım oldu.
Babamın eşi yani üvey kızım Düriye geçen sene kasım ayında babamdan bir erkek çocuğu dünyaya getirdi ve adını Arif koydular. Arif'te babamın oğlu olduğu için benimde erkek
kardeşim aynı zamanda da kızımın oğlu olduğu için de benim torunum oldu.
Yani ben aynı zamanda torunum olan Arif'in erkek kardeşi oldum.
Ayrıca bir annenin evladının babası eşi olduğuna göre bende eşimin kızının babası olmuş oldum.
Aynı zamanda kızımın erkek çocuğunun da erkek kardeşi oldum.
Kısacası ben şimdi aynı zamanda üvey kızım Düriye'nin oğlu Arif'in büyük babasıyım.
Sayın hakim bey sizden ricam, benim askerlik görevim den muaf olmam yönünde karar vermenizdir.
Zira şu anda ben Babam Ferit Keskinbıçak'ın oğluyum.

Babamın üvey kızım ile olan evliliğinden doğan Arif Keskinbıçak'ın büyükbabasıyım.
Aynı zamanda babamın torunu olan oğlum Kamil Keskinbıçak'ın babasıyım.
Bu durumda sizde iyi biliyorsunuz ki mevcut kanunlarımız uyarınca büyükbaba baba ve oğul aynı zamanda askerlik yapamazlar..

Saygılarımla...

Cafer Keskinbıçak.

MAHKEME KARARI :

Not: Adıyaman ili ........ ilçesi ..... Asliye Hukuk Mahkemesince..... ;

Adli Tabiplik raporunda belirtilmiş olan psikolojik
rahatsızlıklarından ve (!) aile içindeki dengesizliklerden
dolayı Cafer Keskinbıçak'ın askerlik hizmetinden muaf tutulmasına ve askerlik şubesindeki dosyasına bu şekilde işlenmesine karar verilmiştir



(Kaynak: Önce Vatan)


22 Aralık 2011 Perşembe

GORİTSİ – KRİLLOV MANASTIRI

Rusya-Volga gezimize uzun bir ara vermiştik. Geziye kaldığımız yerden devam ediyorum.
Volga üzerinde 3. Durağımız, Rubinskoye su rezervinin Beloe Gölüne bağlantısı üzerinde bulunan Goritsi kasabası ve bu kasabaya yakın mesafede bulunan Krillov manastırı.
Goritsi, Rubinskoye’den ayrıldıktan sonra Sheksna üzerinde bulunan su asansöründen hemen sonra yakın bir su rezervinin bağlantısı üzerinde. Goritsi esasen Krillov manastırı sebebiyle durak haline getirilmiş. Goritsi’ye  yaklaşık 8 klm mesafede bulunan Krillov Manastırına otobüslerle geçiliyor.

Krilov kasabasında Aziz Kiril’in adını taşıyan manastır nehir kenarına açılan kapısı, etrafında geçen yüzyıla kadar hapishane olarak kullanılan binaları ile günümüzde turistik ziyaretlere açılmış. Halen bir küçük kilisesi dışında kullanılmamakta. Döneminde Rusya’nın en zengin manastırı olan Aziz Kiril Manastırı’nın müze bölümünde kilisede kullanılan eşyalar, ikonalar, dini kitaplar, rahiplerin giysileri ve kullandığı eşyalar sergileniyor.

Manastır içinde dolaşırken yerde taş döşemesi olarak kullanılan mezar taşları dikkat çekiyor. Devrime kadar komünistlerin hapishanesi olarak bir süre kullanılan manastır, devrim sonrası bu kez devrimciler tarafından uzun süre papazların tutuk bırakıldığı hapishane olarak işlevini devam ettirmiş.

Halen gezenlere küçük bir kilise korosu tarafından dini müzik dinletisi de yapılıyor.
Krillov’dan sonra nehir yolculuğunun en büyüleyici, en güzel manzaraları başlıyor.Gemimiz,  Huş, Sarıçam, Ihlamur, Meşe, Ladin, Kayın ağaçlarının oluşturduğu ormanların arasında Sheksna Nehri’nde ilerliyor.  Köyler, kasabalar, şehirler ve Beyaz Göl geçildikten sonra ve Onega Gölüne ulaşana kadar Kovzha kanalında 6 su asansörüne sırayla giriliyor.
Nehir yolculuğunun en güzel yönü, sürekli değişik yerler görüyorsunuz. Gözünüzü pencereden bir an çevirip, sonra yeniden baktığınızda farklı bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Film şeridi gibi geçiyor.

Bundan sonraki durağımız Onega gölünde Kiji adası.