23 Mayıs 2011 Pazartesi

IŞIK DAĞI VE SALIN YAYLASI DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Bir süredir değişik sebeplerle ara verdiğimiz doğa yürüyüşlerimize bu hafta devam etmek için seçenekleri araştırırken, son bir kaç yürüyüşümüzde istediğimiz tempoyu yakalayamayınca, özellikle doğa yürüyüşlerine yeni başlayanların çoğunlukta olduğu gruplarda ciddi bir yürüyüş yapamayacağımızı anladık. Ancak sürekli yürüdüğümüz grubun bağlantılı olduğu ve öteden beri hızlı ve tempolu yürüdüklerini bildiğimiz "Alternatif Trekking" grubunun geçtiğimiz hafta sonu için düzenlediği Işık Dağı-Salın Yaylası doğa yürüyüşüne katılmaya karar verdik. Bu grubun rehberliğini daha önceden bir kez birlikte yürüdüğümüz Neşet hocanın yapacak olması zaten yürüyüşün istediğimiz gibi geçeceğinin habercisiydi.
Pazar sabahı hareket saati 08.00'de araç başında olduğumuzda 17 yürüyüşçü ve rehberimizle uygun, yeterli ve hızlı bir yürüyüş için hazırdık. Tek merakımız ve aynı zamanda sıkıntımız, uzun süredir zorlu ve ciddi bir yürüyüş yapmadığımız için grubun hareketini yavaşlatırmıyız endişesiydi. İlk kez yürüdüğümüz bü grupta önceden tanıdığımız ve bizden önce bu gruba geçen Bünyamin ve başka iki arkadaşımızı görmek bizi sevindirdi.
Yoldan tüm katılımcıları aldıktan sonra, Kızılcahamam çıkışında Mevlana Restoranda çay-çorba molasını tamamlayıp, Çerkeş yoluna saptık. Yaklaşık 23 kilometre kadar sonra Salın köyünü geçtikten hemen sonra orman kenarında araçtan indik. Saat 10.20'de yürüyüşümüz başladı.
Havanın çok değişken olması başta biraz yağmur endişesi yarattıysa da, Ankara'dan gelinceye kadar birkaç kez gökyüzü açılıp bulutlanmasına rağmen nispeten yüksek olması, yürüyüşümüzü yağmursuz tamamlamamızı sağladı. (Aradaki birkaç çisentiyi saymıyorum.)
Güzel ve yumuşak bir eğimle yükselmeye başladık. İlk hedefimiz Işık Dağı olacak. Doğa, kışın bol karlı geçmesi ve halen yağmurların aralıklı yağması sebebiyle çok sulak vaziyette. Öyleki açık alanda dahi her yer ıslak. çimlerin tamamı su içinde
Eriyen kar ve yağmur suları orman çeşmelerini o denli gürleştirmiş ki, çeşmelerin suları önlerinedeki yalağı aşıp dışarıya doğru fışkırıyor. Yeşilin her çeşidinin yanında sayısız cins ve renkte mantarlar çevreyi doldurmuş durumda.
 Işık Dağı'na doğru yğkselmeyi sürdürdükçe nem artıyor ve sis başlıyor. Havada hızla soğumaya başlıyor. Ancak manzara ve roman mükemmel.
 Aşırı yağış orman içinde pek çok zayıf ağacı parçalayıp yere yıkmış.
 Zirveye yolculuğumuz kah orman içinden ve kah patika orman yolundan devam ediyor.

Zirve sis nedeniyle gözgözü görmez durumda. Geçen sene masmavi bulutlar içinde yüzerken resimlediğim antenler bu kez sisin içinde aynı zariflikte yükseliyorlar. Hava çok soğuk galiba 0 derece civarına düştü.
Hızlı bir zirve fotoğrafı aldıktan sonra geldiğimiz yoldan aşağıya doğru iniyoruz. Zirvede duraklama ve yemek molası verme şansımız yok.
 Aşağıda ormana inince sıcaklık normal düzeye yükseliyor ve yürüşümüz tempolu olarak devam ediyor.
Saat 13'te verdiğimiz yarım saatlik yemek molasında yine yeni arkadaşlarımızla keyifli bir ortak sofrada yemek yiyerek hem dinleniyor ve hemde yarenlik ediyoruz. Ancak daha çok yolumuz var ve kaldığımız yerden bu kez Salın Yaylasına doğru yola devam ediyoruz.
Kesilen ağaç kökleri karınca kolonileri tarafından işgal edilmiş durumda fakat yağmurlar nedeniyle yuvaların tümsekleri fazlaca yükselmemiş. ancak faaliyetleri devam ediyor.
 Muhteşem orman güzellikleri içinde Salın Yaylasındaki yürüyüşümüz geniş bir daire üzerinden devam ediyor.
Yayladan birkaç saat önce zirvesinden indiğimiz Işık Dağı arkamızda bütün heybeti ve başında dumanıyla bizi seyrediyor.
Yaylanın sonlarında küçük bir su bendinin üzerinden ayak üzeri bir su molası veriyoruz. Molalarımız birkaç dakikayı geçmiyor. zira toplam rotamız 18 kilometre ve daha yolumuz var.
Mantarların görmediğimiz çeşitleriyle hemen her yerde sahne almaları ve zaman zaman bu kolonileri keşfetmemiz çok güzel ve eğlendirici.
Eriyen kar ve yağmurlar aslında bu mevsimde iyice küçülen orman içi derelerin debisini iyice yükseltmiş durumda. Bu küçük şelale de bunun kanıtı.
Bu yalnız ağacın kıyısından az sonra son hedefimiz ve aracımızın bizi beklediği Karagöle saat 16.45'de ulaşıyoruz. Rehberimiz Neşet hoca'nın 18 kilometreyi geçtiğimizi belirten  notuyla bu zevkli yürüyüşün sonuna geldiğimiz anlıyoruz.
Uzun bir aradan sonra güzel bir yürüyüş yapmanın keyfi ve yorgunluğu ile saat 19.30 dolaylarında Ankara'ya dönüyoruz. Doğanın bu yeşil ve bol sulu halinin birkaç hafta sonra kaybolacağına esefleniyoruz. Ama gelecek yürüyüşlerde gene neşeli ve güzel yürüyüşler bizi bekliyor olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder