4 Mayıs 2011 Çarşamba

EĞİRDİR GÖLÜ DE YOK OLUYOR

Yenilenebilir Enerji Kanununda yapılan ve yürürlüğe konmak istenilen değişiklikler “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu ile Koruma Alanı statüsündeki ormanlar, dağlar, nehirlerin”, hidroelektrik santraller ve mermer ocaklarıyla talan edilmesi olgusu, günden güne yurdun dört bir yanındaki doğa facialarıyla gerçekleşmeye devam ediyor. Dağların delik deşik edilerek mermer çıkarılması, içme suyu kaynaklarının korunmayıp, çöplük olarak kullanılarak kirletilmesi halinde, artık ne bu tabiattan ne de insan yaşamının sağlıklı akışından söz edebilmek mümkün olacaktır. Hidroelektrik santralleriyle suları, ait olduğu tüm canlılardan çalınan, madenlerle dağları delik deşik edilen, kimyasal ilaçlarla toprağı zehirlenen, termik santrallerle havası kirletilen, GDO'lu ürünlerle sağlığımızı ve nükleer santrallerle de geleceğimizi tehdit eden güncel ve yakıcı sorunların başında.
Aslında biz insanlar doğayı yok etmiyoruz. Sadece doğanın bize tanıdığı yaşam olanaklarını azaltarak kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Doğa sabırlıdır. Ne kadar bozarsak bozalım, kirletirsek kirletelim, kendi sonsuz zaman döngüsü içerisinde bozulan her şeyi yeniden onarır. Ancak bu yeniden oluşuma biz insanın yaşam süresi yeterli olmayacak. Doğayı azgınca kullanıp tüketerek kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Doğanın yeniden kurulması döngüsüne yaşam süremiz yetmeyeceğinden gelecek nesillerimizin da yaşam olanaklarını daralttığımızın hatta yokettiğimizin ayırdında dahi değiliz.
 Bu yazıdaki fotoğraflar, Anadolu'nun dört bir yanından Ankara'ya doğru devam eden 'Büyük Anadolu Yürüyüşü'nün Batı Akdeniz Kervanı yolcularının, 12 Nisan'da Antalya'dan başladıkları yürüyüşlerinin 21. gününde 266 kilometre yol katederek Isparta'nın Eğirdir ilçesine ulaştıklarında Eğiridir Gölünde çekildiler.
Bir çok yerleşim yerine içme suyu kaynaklığı eden verimli yörelerden, Türkiye'nin ikinci büyük tatlı su gölü, birinci sınıf sulak alanlarından Eğirdir Gölü kenarına, hayvan leşleri, kimyasal atıklar ve şehir yaşamının çöplerinin dökülmesi ve bu atıkları temizlemek yerine üzerinin hafriyatla kapatılması içme suyunun da  kirlenmesine sebep olmakta.
Unutmayalım doğayı yok etmiyor, doğadaki yaşam alanımızı yok ediyoruz. Ayılalım artık, ses verelim. Sesimizi yükseltmezsek tümden konuşamayacak hale geleceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder