8 Kasım 2010 Pazartesi

PARC GÜELL BARSELONA

Barselona'nın en özgün mekanlarından birisi de "Parc Güell"dir. Parc Güell şehrin kuzey bölgesine düşüyor. eğer tur otobüsü ile gitmiyor iseniz en kolay gidiş "metro"yu kullanarak yapılabiliyor.




















Metro'dan çıktığınızda tüm oklar "Parc Güell" yolunu gösteriyor. hiçkimseye sormadan sadece okları takibederek caddeden dar ve gittikçe yükselen bir sokağa giriyorsunuz. Sokak büyük ölçüde parka giden turistlerle dolu. bir süre sonra sokak gittikçe dikleşiyor. Yokuş, sokak bir başka sokağı kestikten sonra aniden dikleşiyor. Burada ise yürüyen merdivenler devreye giriyor ve sizi doğrudan parka çıkarıyorlar.

Parka çıktığınızda sizi enfes şehir manzaraları bekliyor. Ulaştığımız yer parkın ana girişinde yer alan binalara uzak olan bir arka çıkışı. bu sayede parkın yan çevre yollarında gezinerek adeta bir botanik parkına çevrilmiş çevreyi geziyor ve şehri seyrediyoruz.

 Bir süre sonra ünlü mimar Antoni Gaudi'nin şaheserleri kendini göstermeye başlıyor. İnsan zekasının ve yaratıcılığının görselliği sizi adeta içine çekiyor.
 Güell ailesinin soyluluğunun bir göstergesi olarak düşünülen park 1900-1914 tarihleri arasında oluşturulmuş. Barselona'ya eserleriyle damgasını vuran Gaudi, tamamen porselen parçalarıyla oluşturduğu eserlerini özgürce oluşturmuş. Park 1923'den itibaren halka açılmış.


 Parkın ana girişindeki binayı ve binaya çıkan merdivenleri oluşturan bölüm çiçeklerle tam bir görsellik şahikası niteliğinde. Gaudi'nin artık şehrin sembollerinden birisi sayılan porselen kertenkelesi de merdivenlerin ortasında ziyaretçileri karşılıyor.

Üstü tümüyle boş ve gezinti alanı olarak düşünülen binanın alt kat tavanları da etkileyici stil ve motiflerle bezeli.

Binanın alınlık kısmı üstten görülen deniz manzarasına çağrışım yapar gibi dalga motifli.

 Ve balkondan şehri seyretme zevki. Uzaktan liman görülebiliyor.
Park Güell'e veda etmeden, balkondan ana giriş kapısının iki yanında yer alan ve hiçbir simetrisi olmamasına rağmen o denli özgün iki giriş binasının görünüşü de tek kelime ile muhteşem.


Dosya:Antoni gaudi.jpg
Antoni Gaudí
Antoni Gaudí ya da tam adıyla Antoni Plàcid Guillem Gaudí i Cornet, İspanya’da Art Nouveau akımının öncüsü olan ünlü Katalan mimardır. Barselona’nın en ünlü mimari eserlerinin yaratıcısıdır.

25 Haziran 1852’de Katalonya’nın Reus kentinde doğmuştur. Bir bakır ustasının oğludur. 1869’da başladığı mimari eğitimi, askerlik hizmeti ve çeşitli nedenlerle sekiz yıl sürmüştür. 1878’de eğitimini tamamladığı Barselona kenti, tüm sanatsal etkinliklerinin merkezi olmuş ve kişiliğinin gelişiminde büyük yer tutmuştur. O dönem, Barselona’da özellikle tekstil endüstrisinin gelişmesiyle orta sınıfın güçlendiği, zenginliğin ve şehirsel gelişimin arttığı bir dönemdi. Gaudí, Fransız mimar Eugene Viollet-le-Duc ve “süsleme, mimarinin kaynağıdır” diyen İngiliz düşünür John Ruskin’in fikirlerinden etkilenmiştir. Zamanla 19. yüzyılın baskın tarihi stillerinin ötesine geçerek, kendi sınıflandırılması güç estetiğini yaratmıştır.
İlk önemli eseri, Vicens ailesi için 1883-1888 tarihleri arasında yaptığı Barselona’daki Casa Vicens adlı yazlık ev idi. Daha sonra Eusebi Güell adlı sanayici ile güçlü bir ilişki kurarak bu aile için yaptığı eserlerle Barselona’da prestij edinmiştir. Bu eserler, Güell Pavilyonu, Güell Sarayı, Güell Mahzeni, Colonia Güell Türbesi ve Güell Parkı’dır. Diğer önemli eserleri arasında Teresano Koleji, kendisine yılın binası ödülünü kazandıran Celvet Evi, Bellesgurad Villası, Battlo Evi ve La Pedrera adıyla bilinen Casa Milà bulunur.
En ünlü eseri ise hayatını adadığı, yapımı halen süren La Sagrada Familia bazilikasıdır. Gaudí, 1882’de Francesc de Paula Villar y Lozano tarafından yapımına başlanan bu kiliseyi tamamlama işini 1883’de üzerine aldı. Gittikçe daha fazla zamanını bu esere ayıran Gaudí, 1908’de başka proje almayı bıraktı ve 1926’daki ölümüne kadar sadece La Sagrada Familia ile uğraştı. Gaudi, tüm mimari bilgisini karmaşık semboller sistemi ve inancın gizemlerine ilişkin görsel açıklamalarla birleştirerek bir 20. yüzyıl katedrali yaratmayı arzuluyordu. Sadece tüm enerjisini esere ayırmakla kalmadı, stüdyosunu da inşaata taşıdı. 7 Temmuz 1926'da, 74 yaşında bir trafik kazası sonucu projesini tamamlayamadan öldü ve La Sagrada Familia'ya gömüldü.
Gaudí, koyu bir Katolik ve ateşli bir Katalan milliyetçisiydi. Katalanca konuşmanın yasalara aykırı olduğu bir dönemde, Katalanca konuştuğu için tutuklandığı bilinir. İlerleyen yaşında kendini tamamen dini bir yapıya adaması da dindarlığından kaynaklanır.
Gaudí, bir dahi olarak kabul edilmekle birlikte renk körü olduğuna dair bir iddia vardır. Bu iddiaya göre, eserlerini yardımcısı Joseph Maria Jujol olmadan yaratması mümkün değildiGaudí’nin eserlerinin sekiz tanesi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alır. Park Güell, Palau Güell ve Casa Milà 1984’te, La Sagrada Familia’nın “İsa’nın Doğuşu” cephesi ile yeraltı türbesi, Casa Vicesn, Casa Battlo ve Colonia Güell Türbesi 2005’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiştir.
Gaudí, 1908’de iki Amerikalı girişimciden New York’ta bir otel yapma önerisi almış ve 300 metre yüksekliğinde bir bina tasarlamıştı. Ancak bu proje Gaudí’nin 1901-1910 arasında sanatçıyı halsiz düşüren uzun süreli hastalığı nedeniyle gerçekleşmemiştir. Gaudí'nin projesinin, 11 Eylül 2001’de yıkılan Dünya Ticaret Merkezi yerine yapılacak bina için uygulanması önerilmiştir.

2 yorum: