6 Kasım 2009 Cuma

ONLARI UNUTMAYIN - 5

Ahmet Esat Tomruk (d. 1892-1893, İstanbul - ö. 14 Şubat 1966) Bu isimle belki hiç tanımayacaksınız ancak lakabını yazarsak, bileceksiniz:

İNGİLİZ KEMAL

Cerrahpaşa’nın Altımermer semtinde doğdu. Babası Evkaf Nezareti Varidat Kalemi Müdürü Mehmet Reşit Beydir. Annesi ise, Sıdıka Hanımdır. Babası öldüğünde, Ahmet Esat, beş yaşındaydı. Sarışın ve mavi gözlüydü O ve annesi, dayısı Sezai Bey'in himayesine girdi.
Ahmet Esat, ilköğrenimini Emirgan'da tamamladıktan sonra dayısı tarafından 679 numara ile Galatasaray Lisesi'ne kaydedildi. Parlak bir öğrenciydi. Fransızcasını geliştirmiş; yurt dışından edindiği arkadaşları ile hemen her konuda mektuplaşmaya başlamıştı.
Yurt dışından sık sık mektupların gelmesi iktidarın dikkatini çekince, hafiyeler tarafından takibe alındı. Hatta bir ara hafiyelerce tutuklanıp Yıldız Sarayı'na götürülmüşse de; sonra serbest bırakılmıştı. Bunun üzerine bir süre ülkeden uzaklaşmak isteyen macera ruhlu Ahmet Esat 1908'de İngiltere'ye hareket etti.
İngiltere'de Navy College'e kayıt yaptırmıştı. Galatasaray'da boksa ilgi duyan genç Türk, Navy College'de artık profesyonel olarak boks yapmaya başlamıştı. İngiltere’de çok popüler bir spor olan boksta iyi olması hemen dikkati çekmiş ve bu sporda çok da başarılı olmuştu. Ahmet Esat, 1914'te Navy College'dan mezun oldu.
Mezuniyetten sonra İngiltere'de bir müddet kalmış; bu arada Fransa başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerini de gezmişti. İngilizce bilgisini çok geliştirmiş; bir İngiliz'den daha fazla bu dilin ayrıntılarını, gramer kurallarını öğrenmişti.
O kadar ki, İngiliz dilinin her türlü şivesini rahatlıkla konuşabilecek düzeye gelmişti. Yalnız dilinden değil hal ve tavrından da onu bir Avrupalı'dan ayırmak mümkün değildi. Kağıt oyunlarında yetenekli ve eline çabukluğu olağanüstüydü.
1914'te İstanbul'a dönmüş ve Teşkilat-ı Mahsusa'ya üye olmuş ve ünlü ittihatçılardan Kara Kemal ile Dramalı Rıza Bey'lerden çetecilik dersleri almıştı. Bir ara Kuttul -Ammare'de esir edilen İngiliz Generali Thowshend'in yanına hapsedilerek ondan gerekli bilgileri almakla görevlendirilmişti.
1918'de İstanbul işgal edilmiş, İngilizler'in şehirdeki baskıları giderek artmıştı. Bu sırada İngiliz boksörlerle de ringlerde mücadele edip başarılar kazanan Ahmet Esat Tomruk; sporcu İngiliz askerlerinin de ilgisini çekmişti.
Ahmet Esat tutuklu İttihatçılar'ı kurtarmak için çabalamış, ancak bu yüzden İngiliz istihbaratı tarafından tutuklanarak Beyoğlu'ndaki İngiliz hapisanesine atılmıştı. Pek çok işkenceye maruz kalan Ahmet Esat Bey; bir ara firar teşebbüsünde bulunmuş; yabancı bir gemiyle yurtdışına kaçarken Çanakkale Boğazı'nda yakalanmış ve tekrar İstanbul'da hapse atılmıştı.
Bir süre sonra Çanakkale'deki sahra hapisanesine gönderilmişti. Orada Hintli Müslüman askerlerle yakın ilişkiye girip; onların sempatisini kazanmış; bir müddet sonra da buradan kaçmayı başarmıştı.
Ahmet Esat Bey, İngiliz Sahra Hapishanesi'nden kaçtıktan sonra Biga'da Kuvva-yı Milliyeciler'e sığındı. Bu arada ona geçmişteki maceralarından ve dil konusundaki olağanüstü yeteneğinden dolayı “İngiliz Kemal” kod adı, ”Balıkesir Reddi İlhak ve Kuvay-i Milliye Cemiyeti İdare Heyeti” tarafından takıldı.
Yunan ileri harekatı başlayınca Ankara'ya giden İngiliz Kemal, Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Albay İsmet (İnönü) Bey ve Fevzi Paşa tarafından da kabul edilmiş ve İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Rumca bildiği için Genelkurmay İstihbarat Şubesi'nde görevlendirilmişti.
Albay İsmet Bey'in huzuruna çıkarılan Ahmet Esat burada tabanca, bayrak ve Kuran-ı Kerim üzerine elini koyarak, sadakat yemini etti.
Görevi Yunan ordusu karargahına girip gerekli bilgileri toplamaktı. Önce Antalya yoluyla Rodos'a geçti. Burada kendini Amerikalı gazeteci olarak tanıttı. Milli mücadelenin mali imkanlarını zorlamadan, Rodos kumarhanelerinde kumarda hileyle kazandığı 45 bin frank ile kendi deyimiyle İzmir'deki vatan görevine başlar.
Ahmet Esat Bey'in İzmir'deki hayatı bonkör bir Amerikalı gibi geçmiş; kısa sürede gece hayatının aranan siması olan Ahmet Esat Bey, üst düzey Yunan subaylarıyla da samimiyetini arttırmış; hatta onların en gizli toplantılarına dahi katılmış, (Hatta Yunan Ordusu Başkomutanı Papulas’tan mülakat bile alır.) aldığı bilgileri İzmir'deki kendisi gibi görevli bulunan Uşaklı Alaattin (Tiritoğlu) vasıtasıyla Antalya mutasarrıfı Aşir Bey'e aktarmıştı.
Ancak bir süre sonra ihbar sonucu yakalandı. Fakat o bu tutukluluk dönemi sırasında hiçbir şekilde Türkçe konuşmayarak kimliğinin meçhul kalmasını sağlayarak milli mücadele ile bağlantısını saklamayı başardı. Hatta Yunanlı hakimler bile onun Amerikalı olduğuna kanaat getirmişlerdi.
Bilahare Yunanistanda bir hapishaneye nakledildi. Ama o Atina'daki hapishaneden de yolunu bulup kaçmayı başarmış ve el becerileri konusunda mahir biri olduğundan caddede avare avare dolaşan birisinden çarptığı parayla bir Fransız şilebine kaçak olarak binip İzmir'e dönmeyi başardı.
Ankara, onu bu kez de Batı Trakya’ya yollar. O sırada Yunan ordusunun emrinde olan Ermeni General Antranik’in karargâhına girer. Ulusal Kurtuluş Savaşındaki istihbarat görevleri sırasında, İtalyan vatandaşı Celep, Trablusgarplı Abdullah Paşazade Mahmut Sait ve Amerikalı yazar Harry Willy kimliklerini kullandığı söylenir.
Ahmet Esat Bey, 1924 yılında Genelkurmaydaki istihbarat görevinden ayrılmış, Milli Mücadele dönemini içeren anılarını yazıp yayınlamıştı. "Tomruk" soyadını alacak olan Ahmet Esat Bey, İstanbul'a yerleşmiş ve tercuman-rehber olarak çalışmış; bu arada 1932'ye kadar da hafif sıklet boks şampiyonluğunu kimseye bırakmamıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Balkan ve Avrupa ülkelerinde casusluk yapması için tekrar göreve çağrılır. 1919’da Arap çöllerinde başlayan kariyerini 1950′lerin sonlarında yaşanan Kıbrıs sorununa kadar sürdürür. “Soğuk Savaş” yılları, Ahmet Esat Tomruk gibi kahramanlara ihtiyaç duymaz. Kumarhanelerde kazandığı paraları da mücadele için harcar. Devletten para ve mevki talep etmez. Bazen dansör, bazen boksör, bazen şoför, bazen de kurupiye olarak çalışır. Dünyanın dört bucağını dolaşır. Bin bir surat Ahmet Esat Tomruk, son yıllarında sahipsizdir. Beş parasız kalır. Yoksulluk içindedir. Yıllar sonra, 26 Haziran 1964’te, 487 sayılı kanunla TBMM tarafından vatani hizmet tertibinden 500 Lira aylık bağlanır kendisine.
İlk eşi Mevhibe Hanım'dan Günseli adında bir kızı olduğu rivayet edilen Ahmet Esat Tomruk, bu eşinden ayrıldıktan sonra 11 Şubat 1943 yılında Dorothy Minnic adlı bir İngiliz aktrisle evlenmiş, 14 Şubat 1966'ta vefat etmişti. Mezarı Çankırı’dadır.

Ruhu Şad, Mekanı Cennet Olsun !

(Sağlığında gazetecilere anlattığı tüm anıları tıpkı bir macera romanı havasında, kitaplar halinde yayınlanmıştır. Bir dönemin yarattığı eşsiz insanlardan biri olan İngiliz Kemal’i hiç unutmayın.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder